hanilche – Sayfa 4 – Prof. Dr. Melahat Atasever
  • Çocuğum Olmuyor

    Çocuğum olmuyor gibi cümleler her ailenin kurmak istemediği cümlelerin başında yer almaktadır. Çocuk sahibi olmak her evli çiftin hayallerinden bir tanesidir. Pek çok sebepten dolayı bazı çiftlerin çocuk sahibi olması daha zor olabilir. Günümüzde her 5 kişiden 4 tanesinin çocuk sahibi olma konusunda zorluk çektiği de bilinmektedir. Evlilik süresinin üzerinden bir yıl geçmesine ve düzenli olarak cinsel ilişki yaşanmasına rağmen gebelik oluşmaması halinde, bu oluşumu engelleyen nedenler araştırılır. İlk muayenelerin eşlerin her ikisine de yapılması oldukça önem taşır.

    Anne adayı fiziksel olarak muayene edilir ve bazı tahliller istenir. Baba adayına da ürolog muayeneleri yapılır ve birtakım tahliller istenir. Test sonuçlarının değerlendirilmesi yapıldıktan sonra, engelleri kaldırmaya yönelik tedavi süreci belirlenir. Çiftlere uygulanan tedavilerin sonuç vermediği durumlarda aşılama ve tüp bebek gibi yöntemler tercih edilmektedir.

    Anne Adayının Tedavi Süreci – Çocuğum Olmuyor

    Anne adayının yaşının 35’ten küçük olması durumunda bir yıl boyunca, 35 yaşından büyük olması durumunda ise 6 ay boyunca düzenli cinsel ilişkiye rağmen gebelik olmaması halinde çiftler, kısırlık kapsamında değerlendirilmelidir.

    Hamile kalma ihtimalini artırmak için ovulasyon sürecini takip etmek önemli faktörler arasındadır. Ovulasyon, menstürasyon döngüsü sırasında yumurta salgılanması anlamına gelmektedir. Bazı durumlarda ilaç kullanılarak, bazı durumlarda ise ilaç kullanılmadan anne adayının yumurta gelişimi takip edilir. Yumurta gelişimine göre belirlenen günlerde hamilelik planlaması yapılabilir. Bu tip tedavilerin ardından hala çocuğum olmuyor sorunu meydanda ise tüp bebek tedavisine yönelmek gerekir.

    Baba Adayının Tedavi Süreci

    Erkeklerde çocuğum olmuyor sorunu genellikle sperm miktarının az olmasından kaynaklanır. Bir erkeğin çocuk sahibi olabilmesi için mililitrede en az 15 milyon sperme sahip olması gerekmektedir. Bu sayısın altındaki değerlere sahip kişiler baba olabilmek için tedavi görmelidir. Diğer yandan, yalnızca sperm sayısının sınırın üzerinde olması, çocuk sahibi olmak için yeterli değildir. Spermlerin sayısı kadar, morfolojik olarak düzgün olması da çok önemlidir. Sperm sayısı az olan erkeklerin bu sayıyı fazlalaştırmak için ilk olarak yaşam kalitelerini yükseltmeleri gerekmektedir.

    Alkol ve sigara kullanımından uzak durmak, düzenli beslenmek ve antioksidan tedaviler görmek sperm sayısını artırmaktadır. Bunun yanı sıra, uzman doktor kontrolünde ilaç kullanımı ile sperm sayısı artmaktadır. Bu tedavilerden sonra hâlâ çocuk sahibi olmama durumunda farklı tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.

     

  • Cinsel İlişkiye Girememe

    Cinsel ilişkiye girememe sorununun çeşitli sebepleri bulunmaktadır. İlk neden; cinsel ilişkiye girme korkusudur. Korkuya sebep olan bazı durumlar olabilir. İlişki sırasında acı ve ağrı olacağını düşünme, ilk cinsellik deneyiminde başarısız olacağını düşünmek ya da bireyin hayatının bir döneminde istismara uğramış olması da bu korkuyu tetiklemektedir.

    Ayrıca aile ve çevrenin bu konudaki olumsuz görüşleri de korkuya sebep olabilmektedir. Eğer birey; bunların yanında gelişim çağında cinsellik hakkında yeterince bilgi sahibi değilse; bu durum da bireyi etkilemektedir. Bu konu için tedavi mümkündür. Cinsel ilişki problemleri için üroloji gibi polikinliklerden destek alınabileceği gibi psikolojik destek alabilmek de mümkündür.

    Cinsel İlişkiye Girememe Tedavisi

    Cinsellik hakkında çocukluk döneminden itibaren doğru bilgiler verilmelidir. Çocuğun yaşına göre cinsel yapısı kendisine anlatılmalıdır. Ayrıca çocuğa bu dönemlerde özel bölgelerin mahremiyet eğitimi de verilmelidir. Çocuk, ergenlik dönemine girdiği zaman da bunun etkileri anlayabileceği bir üslupla aktarılmalıdır. Bu şekilde bilgi sahibi olan bir kişi; ilişki sırasında herhangi bir sorun yaşamayacaktır.

    Erkek ve kadın fark etmeksizin cinsel ilişkiye girememe sorunu herkeste görülmektedir. Kadınlar; böyle bir sorun için bir jinekoloğa başvurabilirler. Erkeklerin ise bu gibi sorunlarla karşılaştıklarında üroloji hekimine başvurmalarında yarar vardır. Eğer bu durum psikolojikse; psikoloji alanında uzman kişilerden destek alabilir.

    Gereken Tedavi Aşamaları

    Cinsel ilişkiye girememe sorunu yaşayan bireylerin öncelikle detaylı bir tedaviye girmeleri gerekir. Tedaviler cinsel ilişkiye girememe sebepleri ve teşhisleri için önemlidir.  Daha sonra birey; ilgili uzman doktor tarafından muayene edilir. Muayene sonrasında doktor tarafından bazı kan testleri istenebilir. Bu testlerin yanında pelvik MR ve ultrason çekilmesi de gerekir. Eğer sorun, fiziksel bir problemden dolayı gerçekleştiyse; bu problem için cerrahi müdahale gerekecektir.

    Sorun fiziksel olsa dahi, fiziksel tedavilerden sonra cinsel terapilerle tedaviye devam edilmektedir. Bu terapiler; bireyin cinsel hayatını olumlu olarak etkileyecektir. Bu sorun için fiziksel ve psikolojik tedaviler bir arada gerçekleştirilmelidir.  Bu problemin çözülmesi için kişiye özel yöntemlerle hareket edilmesi gerekir. Çünkü herkes için bu sorun; farklı nedenlerden kaynaklanır.

     

  • Adet Düzensizliği

    Kadınlar genlerinden kaynaklı olarak birçok problem yaşayabilir, bu problemlerden biri de adet düzensizliği olur. Normal adet dönemi, düzenli aralıklar ile gerçekleşmektedir. Fakat bazı kadınlarda bu sorun sık sık yaşanmaktadır. Adet düzensizlikleri bir ya da iki ayda anlaşılabilecek bir durum değildir. Adet düzensizliği teşhisi için uzun bir zaman geçmesi gerekebilir. Kadın hastalıkları olarak kabul edilen adet düzensizliklerinin nedenleri çeşitleridir. Bazı adet düzensizliği nedeni şunlardır;

    • Hormonal içerikli ilaçların kullanılması
    • Kadın hastalıklarından yumurtaya bağlı hastalıklar
    • Yaşanan enfeksiyona bağlı rahatsızlıklar
    • Miyom kistlerinde yaşanan sorunlar

    Bu nedenler sadece adet düzensizliğinde yaşanan sorunların sadece bir kaçıdır. Adet düzensizlikleri hakkında net bilgi için kadın hastalıkları konusunda uzman bir doktora başvurulması gereklidir.

    Adet Düzensizliği Belirtileri

    Kadınlarda adet düzensizlikleri probleminin meydana gelmesine etki eden birçok faktör vardır. Bazen psikolojik sebeplerden dolayı adet dönemlerinin de değişiklikler yaşanabilir. Fakat adet düzensizlikleri sürekli olarak yaşanıyor ise; adet düzensizliği belirtileri de bu yönde kendini daha çok hissettirecektir. Adet düzensizliğindeki bazı belirtiler;

    • Sürekli yorgunluk hissi
    • Baş dönmesi ile ilgili durumlar
    • Ağrı ya da kusma olaylarının yaşanması
    • İki adet döneminin arasında 21 günden az olması; ya da 35 günden fazla olması
    • 2 günden az ya da bir haftadan fazla adet döneminin yaşanması

    Yukarıdaki maddeler, belli başlı adet düzensizlik belirtileri olarak bilinir. Bazı kadınların adet düzensizlikleri belirtileri daha farklı olabilir. Kadın hastalıklarının tedavisi, kadın doğum uzmanları tarafından gerçekleştirilir. Adet düzensizlikleri yaşayan kadınların sağlık durumlarına göre tedavi süreci değişiklik gösterebilir.

    Adet Düzensizliği Tedavi Süreci

    Adet düzensizlikleri herhangi bir hastalığın nedenlerinden kaynaklanmaktadır. Adet düzensizlikleri tedavi süreci için mutlaka kadın hastalıkları konusunda uzman doktor kontrolü dahilinde olmalıdır.

    Adet düzensizliğinin nedeni miyom kistleri ise genellikle aşırı kanamalar olmaktadır. Sürekli olarak şiddetli kanamalar olmaktadır. Kadın hastalıkları uzmanı kontrolü dahilinde miyomlar için farklı tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Ya da herhangi hormonal dengesizlik sebebiyle adet düzensizlikleri yaşanabilir. Bu tarz durumlarda da hormonal ilaç takviyesi yapılmaktadır. Bazı adet düzensizliklerinin Adet düzensizliği yaşayanlarda tedavi süreçleri farklılıklar görülmektedir. Tedavi süreci doktor tavsiyelerine uyarak yaşanmalıdır. Tedavi süreçleri genellikle uzun zaman sürmektedir. Hangi neden ile adet düzensizliğinin yaşandığının teşhisi ile tedavi sürecini başlar.

     

  • Ankara Tüp Bebek

    Ankara tüp bebek tedavisi, günümüzde gelişen teknoloji sayesinde oldukça başarılı bir şekilde gerçekleştirilir. Tüp bebek tedavisi, günümüzde oldukça yaygınlaşmış ve her geçen gün daha fazla birey tarafından gönül rahatlığıyla tercih edilmektedir. Bu tedavi hakkında bireylerin merak ettiği pek çok farklı konu bulunur. Bu konular;

    • Kimler tüp bebek tedavisi yaptırabilir?
    • Tüp bebek tedavisinin zararları ve risk faktörleri nelerdir?
    • Tüp bebek tedavisi nasıl gerçekleştirilmektedir?
    • Tüp bebek tedavilerinin ücretleri nedir?

    Bu gibi konular, günümüzde tüp bebek yöntemi ile bebek sahibi olmak isteyen bireyler tarafından sık sık merak edilmektedir. Tüp bebek tedavileri, uzman kadın doğum doktorları tarafından gerçekleştirilir.

    Tüp Bebek Tedavisini Kimler Yaptırabilir?

    Ankara tüp bebek tedavileri için bireylerin karşılaması gereken bazı şartlar söz konusudur. Bu şartların sağlanması için hastalara çeşitli testler uygulanır. Bu testler sonucunda bireylerin tüp bebek sahibi olmak için karşılaması gerekenler şu şekilde sıralanmaktadır;

    • 35 yaşının üstünde olmak,
    • Doğal yöntemler ile bebek sahibi olmanın imkânsız olması,
    • Bireylere yapılan sağlık testlerinin olumlu sonuç vermesi

    Bu şartları sağlayan her birey, gönül rahatlığıyla tüp bebek tedavisi olabilir. Bu tedavi sayesinde her birey, kolay bir şekilde arzuladıkları bir aile ortamına sahip olabilir. Tüp bebek tedavisi, Ankara’da birçok hastanede ve özel klinikte profesyonel bir şekilde yapılmaktadır.  Bireylerin herhangi bir sağlık sorununun olmaması, koşul olarak bildirilmese de büyük bir önem arz eden hususlardan biridir.

    Tüp Bebek Tedavisinin Zararları Nedir

    Ankara tüp bebek tedavisi konusunda bireylerin endişe duyduğu bazı konular da yer almaktadır. Bu hususlardan bir tanesi de bireylerin yaptırmak istediği tüp bebek tedavisi sonucu sağlık durumlarında meydana gelebilecek sorunlardır. Ancak günümüzde tüp bebek işlemleri, oldukça güvenli bir şekilde gerçekleştirilir. Tüp bebek tedavilerinin sonucunda bireylerin karşı karşıya kalabileceği en büyük sorun, tüp bebek işleminin başarısız olmasıdır. Ancak bu soruna da günümüzde neredeyse rastlanmaz. Tedavi genel olarak olumlu sonuçlar doğurur.  Aynı zamanda, günümüzde tüp bebek tedavisi olan bireylerin neredeyse yok denecek kadar az bir bölümünde bu tedaviye bağlı ufak sorunlar meydana gelmiştir. Bu nedenle bireyler gönül rahatlığıyla tüp bebek yöntemine başvurabilir.

    Tüp Bebek Tedavisi Nasıl Gerçekleştirilir

    Ankara tüp bebek tedavisi, kadın doğum uzmanları tarafından hastanelerde gerçekleştirilir. Tüp bebek uygulaması için atılacak adımlar;

    • Anne ve babadan belli miktarda üreme hücresi örneği alınır,
    • Laboratuvar ortamında bu hücreler birleştirilir,
    • Embriyo elde edilene dek işlem tekrarlanır,
    • Elde edilen embriyo hücresi anne rahmine yerleştirilir.

    Bu basit işlemler sonrasında her birey, kolay bir şekilde anne baba deneyimi yaşayarak hayal ettikleri ideal aile tablosunu elde edebilir. Tüp bebek tedavisi, kadın doğum uzmanları tarafından gerçekleştirilir ve en kısa süre içerisinde olumlu etkilerini gösterir. Tedavinin ardından doktor kontrolünde hastanede kalmaya gerek yoktur ancak yine de belirli aralıklarla doktorlar tarafından kontrol edilmektedir.

    Tüp Bebek Uygulamalarının Ücretleri

    Ankara tüp bebek uygulamaları için bireylerin sandığının aksine devlet veya ilgili kurumlar tarafından sağlanan maddi bir destek söz konusu değildir. Bu nedenle bireyler tarafından tüp bebek tedavisi ücretleri karışlanmaktadır. Tüp bebek tedavisinin fiyatları, hastaneden hastaneye ve tedaviyi gerçekleştirecek kadın doğum uzmanına göre değişiklik gösterebilir. Tüp bebek tedavilerinin ücretleri, tedavinin zorluk seviyesine göre de değişkenlik göstermektedir. Bu da bireylerin yaş ve biyolojik durumlarına bağlı olan bir konudur. Özellikle kadın bireylerin vücutları, bu konuda bir öneme sahiptir. Kadın bireylerin biyolojik yapısında bir sorun olmadığı taktirde tedavi, oldukça bütçe dostu fiyat aralıklarından meydana gelen maliyetlere sahiptir.

     

  • Ankara Kadın Doğum Uzmanı

    Ankara kadın doğum uzmanı, günümüzde kadın bireylerin yalnızca doğum zamanında değil doğum öncesi kontrolleri için de ihtiyaç duyduğu bir tıbbi destektir. Hamile kadınlar, hamilelik süreçlerinin büyük bir çoğunluğunda kadın doğum uzmanına ihtiyaç duyar. Bu nedenle hamilelik sürecinin büyük bir bölümünde kadın doğum uzmanlarından destek alınması gerekir. Kadın doğum uzmanları tarafından günümüzde hamile bireyler için pek çok farklı tedavi yapılmaktadır. Bu tedaviler genel olarak iki farklı grup adı altında incelenmektedir. Her iki hizmet de hamilelik döneminin sağlıklı bir şekilde atlatılması açısından önemlidir. Bu süreçler kısaca şu şekilde gruplanmaktadır;

    • Gebelik takibi ve hamilelikteki yüksek risk takibinin sağlanması,
    • Gebelik zamanı gerekli tedavilerin ve rutin kontrollerin yapılması

    Yukarıdaki tedaviler, kadın doğum uzmanlarının hamilelik sürecinin daha kolay geçmesi açısından belirli zaman aralıklarıyla her hastaya uyguladıkları tedavilerdir.

    Gebelik Takibi Nasıl Sağlanır

    Ankara kadın doğum uzmanı hizmeti, Ankara ilinde yer alan klinikler tarafından verilen hizmetler arasında yer alır. Hamile kadınların kolaylıkla erişebileceği bir hizmettir. Bu hizmet sayesinde günümüzde bireyler, sağlıklı bir gebelik takibi sürecinden geçmektedir. Bu süreç esnasında kadın doğum uzmanlarına düşen pek çok farklı sorumluluk vardır. Bu sorumluluklar şu şekilde sıralanabilir;

    • Hamileliğin tespit edildiği andan itibaren ultrason ile bebek üzerinde gerekli kontrollerin yapılması,
    • Hamile bireyin sağlık durumunun düzenli olarak kontrol edilmesi,
    • Hamile bireyler için geçerli olan şeker tarama testlerini yapmak,
    • Tespit edilen riskli durumlar karşısında hızlı bir şekilde müdahale etmek.

    Yukarıdaki gibi çeşitli işlemler sayesinde hamile bireyler, sağlıklı bir hamilelik süreci yaşar.

    Doğum Zamanında Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Ankara kadın doğum uzmanı tarafından gerçekleştirilen tedavilerin en büyük amacı; sağlıklı ve sorunsuz bir doğum sürecidir. Doğum esnasında hem uzman kadın doğum doktorlarının hem de hamile bireylerin dikkat etmesi gereken pek çok farklı detaydan bahsetmek mümkündür. Doğum konusunda ve hamilelik süreci hakkında dikkat edilmesi gerekenler;

    • Hamile bireyin çok fazla strese bağlı olarak zorlu bir süreç geçirmesini önlemek,
    • Oldukça kısa bir süreç içerisinde doğumu tamamlamak,
    • Doğum sonrasında hamile bireylerin biyolojik durumlarını kontrol etmek ve olası sorunları tespit edip müdahalede bulunmaktır.

    Bu gibi faktörlere dikkat edildiği müddetçe hamilelik ve doğum süreci oldukça kolay bir şekilde gerçekleşir.

    Kadın Doğum Uzmanları Tarafından Yapılan Menopoz Takipleri

    Ankara kadın doğum uzmanı, aynı zamanda günümüzde kadın bireyler için doğal bir biyolojik süreç olan menopoz evrelerinin de yakından takip edilmesini sağlar. Bu sayede menopoz ve benzeri kadın biyolojik yapısı için önemli olan olaylar, kontrol altında herhangi bir sorun yaşanmadan kadın doğum uzmanı desteğiyle atlatılmaktadır. Menopoz sürecinde kadınların, kadın doğum uzmanı desteğinin yanı sıra aynı zamanda psikolojik bir destek alması da gerekmektedir. Bunun nedeni, menopoz gibi kalıcı biyolojik değişimlerin kadınlarda psikolojik bir problem yaratabilme olasılığıdır. Hem uzman kadın doktorlarından hem de psikologlardan bu süreç esnasında yardım alan bireyler, zorlanmadan bu evreleri atlatmaktadır.

    Ankara Kadın Doğum Uzmanı Hizmetlerinin Ücretleri Nelerdir

    Ankara kadın doğum uzmanı konusunda kadın bireyler tarafından merak edilen konular arasında bu hizmetin ücret aralığı da yer almaktadır. Günümüzde bireyler, istedikleri taktirde herhangi bir ücret ödemeden devlet desteği ile devlet hastanelerinde muayene olabilme imkanına sahiptir. Ancak bu durum bireylerin tercihine bağlıdır.  Ankara ilinde kadın doğum uzmanlarının yer aldığı pek çok farklı özel klinik de bulunmaktadır. Bu kliniklerde tedavi gören bireyler, belirli bir ücret karşılığında muayene edilmektedir. Ancak bahsi geçen bu ücretler, oldukça uygun ve bütçe dostu fiyatlara sahiptir. Bu sayede her birey gönül rahatlığıyla uzman kadın doktorlarının sunduğu hizmetlerden kolaylıkla faydalanabilir.

  • LAPAROSKOPİ NEDİR

    LAPAROSKOPİK CERRAHİ YÖNTEMİ İLE AMELİYAT NE DEMEKTİR?

     

    Minimal  invaziv yöntemlerden bir tanesi Laparoskopik cerrahidir.  Karın  boşuğuna 5-10 mm lik  küçük açılan kesiler üzerinden gerçekleştirilen  operasyonların genel adıdır. Bu yöntem ile jinekolojik ameliyatların  %90’inin yapılmaktadır. Laparoskopi ameliyatı genel anestezi altında  gerçekleşir. Hastaların göbek deliğinden -10 mm kesi açarak kamera ile girilir,karın alt bölgesinde 5 mm lik genişlikte  2 ve ya 3 tane cerrahi aletlerin girebilmesi için  kesiler yapılıyor dolayısı ile operasyon sonrasında herhangi ameliyat izi kalmıyor. Operasyonda optik cihaz ile karın içi görüntü yansıtılır ekrana ve karın içi organların  daha iyi görüntülenebilmesi için karın boşluğuna CO2 gazı verilir. Laparoskopik cerrahi yöntemi ile yapılan operasyonlar her hastaya değil sadece belirli kriterleri karşılayan hastalara ve bu konuda tecrübesi olan doktorlar tarafından  yapılmalıdır. Komplikasyonlar azaltmak için bazı önlemler alınmalı: ameliyat öncesi mekanik  bağırsak temizliği yapılmalı, göbek deliyi iyice  temizlenmeli ,pirsink varsa çıkarılmalıdır ,idrar sondası ameliyat sırasında takılmalı ki mesane dolmasını engenlemek ve dolayısı ile zedenmesini önlemek için. Hastanın ameliyat hazırlığı uzun sürmesinin nedeni,hasta doğru konumlandırılması sinir yaralanmasın önlemesinde  önem taşımakdır.

    Anestezi ile uyutulan hastaların göbek deliğinin alt kısmından veress iğnesi uygulanır. İğnenin uygulanmasından sonra karın bölgesinin CO2 gazı ile şişirilmesi sağlanır. Gaz uygulaması aynı zamanda iç organların çok daha net bir şekilde görülebilmesine olanak sağlar. Karın bölgesinin şişirilmesi ile beraber içeriye trokar kullanarak kamera yerleştirilir daha sonra ameliyatta kullanılacak diğer aletlerin girişini sağlamak için göbek deliğinin etrafına yine yaklaşık 5mm’lik kesiler açılır ve bu şekilde ameliyat gerçekleştirilir. Histerktomi (rahim alınması)yapılacaksa genelde uterus vajenden çıkartılır, myomektomi (sadece myom alınması),sırasında kesiyi birazcık  büyüterek çıkartılır veya myom  çok büyükse özel aletlerle(morselatörler) bölünerek taşıyıcı torbalar kullanılarak çıkartılır

    Ameliyatın tamamlanması ile beraber kamera ve diğer aletler çıkarılarak hastaya verilen gaz boşaltılır ve açılan kesiler kapatılır. Bu şekilde hastanın operasyonu tamamlanır.

    JİNEKOLOJİK LAPAROSKOPİ KİMLERE YAPILIR?

     

     

    Laparoskopi cerrahisi  bening  ameliyatlarda yapıldığı gibi onkolojik hastalarda da yapılır. Bunala rağmen laparoskopik ameliyatlarına alınmadan hastalar dikkatli değerlendirilmeliler. Kitlenin büyüklüğü 15cm büyük olamamalı, göbek üstünde çok büyük yer kaplaması laparoskopik olarak aletlerin hareket alanının azalmasına sebep olur. Has­ta­nın ya­şı, ön­ce­ki ge­çi­ril­miş cer­ra­hi gi­ri­şim­leri, geçirmiş radiyason tedavisi, geçirmiş ameliyatlara bağlı adezyonlar dikkate ­ alın­ma­lı­dır.

    Batın içi aşırı yapışıklık olduğunda, over kanseri vakalarında uygulaması zorlaşıyor perforasyon (bağırsak zedelenmesi) riski ile karşı karşıya kalabiliriz. Bazı durumlarda açık cerrahiye dönme durumu görülür, ön değerlendirme iyi yapılırsa bu durumla daha az karşılaşılır.

    Jinekolojide: rahimde myom olan hastaların subseröz   myom  intramural myomlar, yumurtalık kisteri  dermoit kisti, endometrioziz kistleri, ve dış gebelik durumlarda  laparaskopik  ameliyatı yapılabilir.

    Onkoloji hastalarda endometrium  kanseri ,ameliyatı laparoskopik yapılır, hastaların lenf diseksyonunu  ve serviks  kanserinde erken evrede  ve ilerde çocuk sahibi olmak isteyenlere laparoskopik trakelektomi  yapılır.

    Laparoskopil sentinal lenf nodülleri alınarak hastanı ameliyatının ne kadar ileri gidilmesi konusunda bize bilgi verilecektir. Laparoskopik cerrahi küçük birkaç alet giriş yeri, daha az kan kaybı, ve erken eve yada işe dönüş anlamı taşımaktadır.

    Laparoskopik kistektomi, laparoskopik endometriozis,laparoskopik  myomektomi ve laparoskopik histerektomi,ameliyatları Doç.Dr. Melahat Atasever  tarafından yıllardır Ankara’da hastaları  laparoskopik olarak başarılı bir şekilde ameliyat etmiştir.

     

     

     

  • Kısırlık

    KISIRLIK

    Bir çiftin doğal yolla gebelik elde edememe durumudur. Ancak bir çiftte, kadın ya da erkeğin veya her ikisinin de kısırlığından bahsedilebilmesi için öncelikle belli bir süre boyunca düzenli olarak korumasız cinsel ilişki yaşanması ve bunun sonucunda bir gebelik elde edememiş olmak gerekir. Burada bahsi geçen “düzenli cinsel ilişki” her gün değil, arada bir değil, haftada 2 ya da 3 kez korumasız cinsel ilişkiye girmesidir. 35 yaşın altındakilerin yaklaşık 1 yıl boyunca, 35 yaşın üzerindekilerin ise ortalama 6 ay boyunca düzenli aralıklarla korumasız cinsel ilişkiye girmelerine rağmen gebelik elde edilemiyorsa kısırlık şüphesi ile doktora başvurmak gerekiyor. Bu sürecin sonunda daha fazla beklemek, zaman kaybetmek de önerilmez. Zira üreme yetisi yaşla birlikte azalmakta, sperm ve yumurtaların da hem kalitesi hem de sayısı ilerleyen yaşla birlikte düşmekte, özellikle de 35 yaş bu konuda önemli bir sınır olarak kabul edilmektedir.

    İNSİMİNASYON NEDİR

    İnseminasyon, diğer yöntemlerle karşılaştırıldığında kolay sayılan yöntemlerden biridir ve daha çok erkekte hafif bir doğurganlık problemi varsa veya mukus üretiminde veya konizasyondan (dış rahim ağzının koni şeklinde kesidi) sonra bir gariplik görülüyorsa uygulanır. Bu yöntem, olası bir yumurta gelişimi sorununda, ek olarak hormon tedavisi ile veya hormon tedavisi olmadan da uygulanabilir. Yöntemin amacı, hazırlanmış olan yüksek konsantrasyonlu spermleri yumurtanın yakınına getirerek döllenmenin oluşmasını desteklemektir.

    Kadının düzenli siklusunda, bir folikülün (yumurta keseciğinin) gelişmesi için yumurtanın olgunlaşması gerektiği düşünülür. Rahim mukozasındaki tipik değişimler ve hormon değişiklikleri, bu gelişme hakkında bilgi verirler. Bir veya iki ultrason testi ve detaylı bir hormon testinden sonra, ovülasyonun ne zaman olacağı çoğunlukla önceden kestirilebilir. Bu ovülasyonun olacağı saptanan günde, inseminasyon (sperm nakli) yapılabilir. Bu her iki taraf için de çok büyük bir kolaylıktır: Çünkü zaman planlaması vücudun kendi ritmine uygundur. Dolayısıyla döllenecek yumurtanın çıkışını daha doğru planlamak mümkün olacaktır. Bu sistem sarı cisimcik (corpus luteum) fazını da otomatik olarak daha iyi hale getirecektir.
    Folikül büyüklüğü 18-20 mm’ye ulaştığında, döllenmeye hazır bir yumurtanın yumurtalıktan çıkması için özellikle bir iğne yapılabilir. Yaklaşık 32-36 saat sonra spermler özel bir uygulamadan geçirildikten sonra rahme aktarılabilir (İntra uterin inseminasyonu – İUİ). Böyle bir tedavide, tedavi başına hamile kalma yüzdesi en fazla % 10-15 ’dir.

    Klomifen ile uyarım

    En kolay stimülasyon yöntemi klomifen sitrat ile olur. Bu madde kısaca CC olarak bilinir. Bu haplar çoğunlukla kadının siklusunun 5. ve 9. günleri arasında günde bir hap olmak kaydıyla toplam 5 gün kullanılır. Sonuç olarak FSH (Folikülstimüle eden Hormon) üretimi artar. Folikül gelişimi (yumurta keseciği) ultrasondan görülebilir veya gerektiğinde kandaki hormon değerleri kontrol edilerek de tespit edilebilir.
    Folikül büyüklüğü 18-20 mm’ye ulaştığında, döllenmeye hazır bir yumurtanın yumurtalıktan çıkması için özellikle bir iğne yapılabilir. Yaklaşık 32-36 saat sonra spermler özel bir uygulamadan geçirildikten sonra rahme aktarılabilir (İntra uterin inseminasyonu – İUİ). Böyle bir tedavide, tedavi başına hamile kalma yüzdesi en fazla % 10-15 ’dir.

    FSH uyarımı

    Klomifen uyarımı şimdiye kadar başarısız olduysa (folikül gelişimi olmadıysa veya kadın gebe kalamamışsa), deri altına günlük FSH (Folikül stimüle edici Hormon) iğnesi vurulabilir. Bu işlem genelde siklusun 3. gününden 11./12. günleri arasında yapılır. FSH’nin direkt vücuda verilmesi genelde olumlu bir etki yaratır, fakat bu durumda sadece klomifen kullanılarak yapılan bir stimülasyona kıyasla birden fazla folikül (yumurta keseciği) gelişmesi çok daha sıklıkla karşılaşılır. Dolayısıyla en azından FSH uyarım tedavisinde bir uzmanın yardımına ihtiyaç vardır.

  • Over Beginning Kistler

    OVER KİSTLERİ. Bening  kistler (Nonneoplastik Tümörler)-

    Germinal İnklüzyon Kisti (Walthard İnklüzyonu)

    Histerektomi sırasında rastlanan nonfonksiyonel bir kisttir. Ovulasyon sonrasında hapsolan germinal epitelden kaynaklanır. Berrak ya da kanlı sıvı içerebilen küçük kistler şeklindedir.

    Folikül Kisti

    Graft folikülünün çatlamaması ve folikülün büyümeye devam etmesi sonucunda oluşur. Genellikle birden fazladır ve bilateral olma eğilimindedir. Büyüklükleri 3-4 cm yi aşmaz ancak ovulasyon indüksiyonu uygulanan hastalarda daha fazla büyür. Genellikle semptom vermezler. Nadiren torsiyon veya rüptür olabilir. Amenore, anovulatuar kanamalar ve infertilite problemi ile hekime müracaat ederler.

    Genellikle kendiliğinden kaybolurlar. Tanı bir kez USG yapılarak konamaz. Üreme çağındaki kadınlarda 5cm den küçük mobil kistler varsa 1.5 ay sonra tekrar muayene edilir. Folikül kisti bu sürede büyük oranda kaybolacaktır. Ancak kistin küçülmesini hızlandırmak için OK verilebilir. Eğer gerilemiyorsa torsiyone veya rüptüre olmuşsa cerrahi tedavi gerekir.

    Korpus Luteum Kisti

    Ovulasyondan sonra oluşan korpus luteumun içinde meydana gelen hematom yada sıvı birikmesi sonucunda ortaya çıkar. Genellikle 3-4 cm boyutunda içi sarı berrak sıvı ile dolu tek kist şeklindedir. Bazen kist içine olan kanamanın rezorbe olamamasına bağlı morumsu bir renk alabilir. Hiçbir semptom vermeyebileceği gibi hormon salınımına devam ederek mens gecikmelerine, düzensiz kanamalara ve kist içine kanama nedeni ile kasık ağrısına yol açabilir. Torsiyon nadiren oluşur.

    Dış gebelik ile karışır. HCG ve TVUSG ile ayırımı yapılır. Büyük oranda kendiliğinden kaybolur. Kaybolmuyan kistlerde, torsiyon veya rüptürde cerrahi tedavi gerekir.

    Paraovarian Kist

    Wolf kanalı artıkları, tuba epiteli veya peritoneal inklizyonlardan gelişen çoğunlukla asemptomatik kistlerdir. Genellikle başka amaçla yapılan operasyonlarda tesadüfen rastlanır. Çok ince cidarlı berrak sıvı içeren bu kistlerin klinik önemi nadiren papiller adenokanser gelişebilmesidir.

    Teka-Lutein Kisti

    Aşırı gonadotropin salgısına bağlı bilateral overlerde 20 cm’e kadar büyüme yapan bu kistler Trofoblastik hastalık, ikiz gebelik ve ovarian hiperstimülasyon sendromunda izlenir. Bilateraldir ve içi berrak sıvı ile doludur. Torsiyon ve rüptür riski vardır. Aksi halde cerrahi müdahale yapılmaz. Çünkü gonadotropin düzeyi düşünce kendiliğinden gerilemektedir. Yakın takip edilir, torsiyon veya rüptürü önlemek için koitus yasağı ve yatak istirahati önerilir.

    Gebelik Luteoması

    Gebelik sırasında görülen bu tümörün teka lutein hücrelerinin aşırı FSH stimülasyonuna maruz kalmasına bağlı geliştiği düşünülmektedir. Gerçek bir tümör olmadığı aslında fizyolojik bir hiperplazi olduğu kabul edilmektedir. Solid yapıdadır ve bazen 20 cm boyutuna ulaşabilir.Hastaların %25’inde gebeliğin 2. trimesterinde virilizasyon belirtileri görülür. Bu tümörün testosteron salgılamasına bağlıdır. Tanı genellikle sezaryen sırasında veya postpartum tuba ligasyonu sırasında fark edilir. Gebeliğin bitimi ile kendiliğinden kaybolur. Tanı konduktan sonra ayrı bir tedaviye gerek yoktur.

    Neoplastik Tümörler

    Seröz Kistadenoma

    En sık rastlanan benign ovarian neoplazilerdir. % 20-50 oranlarında bilateraldir. Bu neoplazilerin önemli bir kısmının malign potansiyel taşıdıkları ileri sürülmektedir. (%32-45) Bazen basit folikül kistinden ayırdetmek zor olabilir. Dış yüzeyi düzgün veya lobule olabilir. Genellikle 10-15 cm dir. Ancak 20-30cm ye ulaşabilir. Bazı olgularda iç veya dış kısımda papiller çıkıntılar vardır. Bu malignite riskini arttıran bir durumdur. Bazen stromada kalsifiye oluşumlara rastlanır, buna Psammoma cismcikleri denir.

    Müsinöz Kistadenoma

    En sık rastlanan benign over neoplazilerinden biridir. Bilateralite oranı seröz neoplazilere oranla daha düşüktür. Üreme çağında sıktır. Nadiren malignleşir. En fazla büyüyebilen over tümörleridir. 50 cm kadar dev boyutlara ulaşabilir. Tümörün dış yüzeyi düzgündür ve mavi-beyaz bir renk taşır. İçinde visköz yapıda bir sıvı vardır. İç yüzeyde papiller yapılar görülebilir.

    Bazen kist spontan olarak ya da ameliyat sırasında rüptüre olarak psödomiksoma peritonei denilen klinik tablo oluşur. Batına dağılan materyalin periton mezotelinde müsinöz metaplaziyi başlatması sonucu müsin sekrete eden odaklar gelişir. Buralardan salınan jel kıvamındaki müsin batın içinde birikmeye başlar. Hastada karın ağrısı, bulantı, kusmalar, distansiyon ve sonuçta malnutrisyon tablosu gelişir. Biriken sıvının visköz olması nedeni ile dışarı alımı mümkün olamamakta ve hastayı rahatlatmak için tekrarlayıcı laparatomiler gerekmektedir.

    Endometrioma

    Overdeki endometriotik odaklarda her mens ile birlikte oluşan kanamaların birikmesine bağlı kistler oluşmaktadır. Kistin içi çikolata kıvamında bir sıvı ile dolu olduğundan çikolata kisti olarak adlandırılır. İnfertilite, dismenore, disparaunia ve hipermenore yapabilir.

    Brenner Tümörü

    Bir fibroepiteliyal tümördür. Nadiren malignleşir. % 5-15 vakada bilateraldir. Genellikle hiç semptom vermeyecek kadar küçük boyuttadır. Nadiren büyük boyutlara ulaşır. Bazen stromadan hormon salgılanarak östrojenik veya androjenik tablolar yaratabilir. Tekoma ve fibromada görülebilen Meigs sendromu bu tümörde de ortaya çıkabilmektedir.

    Fibroma ve Tekoma

    Over stromasından kaynaklanırlar. Tümör fibroblastlara doğru farklılaşmışsa fibrema, teka hücrelerine doğru farklılaşmışsa tekoma olarak adlandırılır. Genellikle over yüzeyinde küçük nodüller şeklindedir. 50 yaş civarında sıktır. %20 vakada Meigs sendromu gözlenir. Tümörün çıkarılması ile spontan düzelmektedir. Tekomalarda % 75 hormonal aktivite vardır ve semptomlar salınan estrojen hormonuna bağlı olarak ortaya çıkar. Daha az kadında androjen fazlalığı belirtileri ortaya çıkmaktadır.

    Dermoid Kist (Benign Kistik Teratom)

    Tüm over tümörlerinin % 10-15’ini oluşturur. En sık görülen germ hücreli tümördür. 20-40 yaşlar arası sıktır bu nedenle gebelikte görünme olasılığı yüksektir. % 12 bilateraldir. İyi diferansiye olmuş germ yapraklarından elamanlar içerir. Genellikle 10-15 cm çapındadır. Kist açıldığında genellikle içinde kıl, saç, kemik, diş, kartilaj ve yağa benziyen koyu kıvamlı bir sıvı gözlenir. Yeterli miktarda troid dokusu içerirse struma ovarii denen hipertroidi tablosu ortaya çıkar.

    Benign Over Tümörlerinde Tedavi

    Tümörün malign – benign ayırımı operasyonda frozen section ile yapılır. Benign tanı aldı ise hastanın yaşı ve fertilitesinin korunmasına göre tedavi seçeneklerinden biri uygulanır. (Kistektomi-Ooferektomi-TAH BSO).

     

  • Disfonksiyonel Uterin Kanama

    DUK ovulasyon faktörüne göre ovulatuar ve anovulatuar olmak üzere 2 grupta toplanır.

    Ovulatuar  disfonksiyonel  kanamalar

    Reprodüktif çağdaki kadınlarda ovulasyonun varlığı ile birlikte olan kanamalar normal  disfonksiyonel kanamaların %10’nu oluşturur. Ovulatuar disfonksiyonel kanamalar reguler ancak aşırı menstruel kan kaybı ile karakterizedirler ve kan kaybının %90ı menstruel kanamadakı ilk 3 günde olur. 

    Hipotalamik-hipofiz-ovaryen aks, sağlamdır hormonal profil normal sikluslardan farklı değildir.

    Gec lüteal fazdakı östrojen ve progesteron seviyyelerindeki düşüş endometriumun fonksiyonel tabakasında ayrılma ve reepitelizasyona sebep olur.

    Ovulatuar disfonksiyonel kanamaların mekanizmasında 

    1) lokal prostaglandin sentezinin arttığı  

    2 ) reseptor regulasyonunun anormal olması, 

    3) local fibrinolitik aktivliğin artması, 

    4) doku plazminojen aktivatoronun yükselmesi, 

    5)endometriumda vazokonstriktor (PGF2a)  vazodilatör (PGE2) oranının vazodilatör lehine yüksek olduğu gösterilmiştir. 

    Ovulatuar disfonksiyonel kanamalar sırası ile 1) oligomenore 2)polimenore  3)ovulasyon kanaması 4)luteal faz yetmezliği 5)korpus luteum aktivitesinin uzaması gibi kanamaları içermektedir:

    Oligomenore: Relatif (FSH) eksikliğine bağlı olarak, folikül gelişimi gecikir ve foliküler faz uzar. Sonuçta 35 günden uzun aralıklarla oluşan kanamalar (oligomenore) ortaya çıkar. 

    Polimenore: Düzenli olarak 21 günden kısa sürede oluşan kanamalar olup, foliküler faz kısalması ile karakterizdir. Genellikle immatür overin gonadotropinlere karşı hipersensitivitesi nedeniyle foliküler faz kısalarak sık adet kanamaları (polimenore) oluşur. 

    Ovulasyon kanaması: Siklus ortasında ovulasyonu takiben östrojende relatif azalma sonucunda leke (spotting) şeklindeki siklus arası kanamalardır. 

    Luteal faz yetmezliği: Progesteron sekresyonunun yetersizliği sonucu oluşan luteal faz yetmezliklerinde disfonksiyonel kanamalar görülebilir. Luteal faz yetmezliklerine bağlı kanamalar genellikle premenstruel leke (spotting) şeklinde oluşur, bazen de menoraji ile karakterizedir. 

    Korpus luteum aktivitesinin uzaması: Gebelik olmamasına rağmen progesteron yapımının devam etmesi sonucu oluşan korpus luteum persistensinde, uzun siklus (oligomenore) veya menstruel kanamanın uzaması (menoraji) tarzında ortaya çıkar. 

    Anovulatuar disfonksiyonel kanamalar – DUKları genelde %90 anovulatuar sebepler oluşturur. Anovulatuar disfonksiyonel kanamalar özellikle  adolesanlarda, premenopoz dönemde obez, PKOS-lu hastalarda görülmektedir. Perimenopozal geçiş yaşanırken, progresif oosit tükenmesi ve anormal folikül gelişimi anovulatuar sikluslara yol açmaktadır. 

    Tablo 1’de anovülasyonun kabul görmüş nedenleri özetlenmiştir.

    Anovulasyon nedenleri

    • Fizyolojik 
    • Adolesan 
    • Perimenopoz 
    • Laktasyon 
    • Gebelik
    • Patolojik 
    • Hiperandrojenik anovülasyon (örnek olarak, PCOS , KAH veya androjen salgılayıcı tümörler)
    • Hipotalamik disfonksiyon (örnek olarak, anoreksia nervosaya sekonder)
    • Hiperprolaktinemi 
    • Tiroid hastalığı
    • Primer hipofizer hastalık
    • Prematür ovaryen yetmezlik
    • İatrojenik (örnek olarak, radyasyon veya kemoterapiye bağlı)
    • İlaçlar

     

    Anovulasyonun en sık nedeni gebeliktir.  Adolesanlarda 2 yıllık süre içerisinde  hipotalamik-hipofiz-ovaryen aksın tam olarak gelişmemesi nedeniyle sıklıkla izlenir. Klasik olarak bu dönemde hipotalamik-hipofiz-ovaryen aksı overlerden östrojen sentezlettirecek ve sonuc olarak endometriumda proliferasyon gerçekleştirecek kadar  FSH salgısına sahip olduğu halde follikul gelişimini tam olarak sağlayıp ovulasyonu gerçekleştirecek ve siklik mensleri idame ettirecek kadar matür değildir. Endometrium uzun süre progesteronun supresif etkisi olmaksızın östrojenle uyarılır. Bu da endometriumun devamlı proliferasyonuna yol açar. Ovulasyon olmayan kadınlarda progesteron sekresyonu olmayacağından endometrium prolifere olmaya devam eder. Devamlı östrojen etkisi veya östrojen düzeyinin azalması sonucunda endometrium dökülür, kanar. Bu tip çekilme veya kırılma kanaması  en sık görülen disfonksiyonel kanama şeklidir. Disfonksiyonel kanamaların %90 gibi önemli bölümünü oluşturur. Tanım olarak anovulatuar kadınlar her zaman ovarian siklusun folliküler ve endometrial siklusun ise proliferatif fazındadır. Ayırıcı tanı.  Anovulatuar DUK tanısı diğer sebeplerin ekarte edilmesine dayanır. Gebelik ve gebelik komplikasyonları olasılığı her zaman akılda tutulmalı ve ekarte edilmelidir. Anormal kanama hormonal kontrasepsiyon ve dışarıdan hormon tedavisi diğer formlarını kullanan hastalarda sık olarak görülmekteyse de altta yatan bir patolojinin(servikal ve endometrial polipler, myomlar adenomyozis, serviks ve endometriumun malignansileri) olabileceği unutulmamalıdır. 

    Pıhtılaşma bozukluğu olabileceği mutlaka akılda tutulmalıdır, özellikle menstrüel öyküsü kısa ve tam olarak tamamlanmamış adelosanlarda daha da önemlidir.

     Adolesanlarda anormal uterin kanamanın en sık nedeni anovulasyondur, fakat üçte biri kadarında pıhtılaşma bozukluğu bulunabilmektedir.

     Pıhtılaşma  bozuklukları sıklıkla siklik ağır ve uzun kanama dönemleriyle birliktedir.

     Aynı patern antikoagülan tedavi uygulanan kadınlarda da görülebilmektedir 

     Pıhtılaşma bozuklukları genellikle algılandığı gibi nadir değildir ve açıklanamayan menorajisi olan kadınların %10-20’sinde bulunabilmektedir.

      Anormal kanamaya eğilim yarada bilecek ilaçların ve bitkisel ürünlerin örneğin glukokortikoidler, ginko, tamoksifen ve antikoagülanlar alınıp- alınmaması sorgulanmalıdır.

    Diğer daha nadir görülen tanı olasılıkları arasında ciddi sistemik hastalıklar (böbrek veya karaciğer yetmezliği), genital travma ve yabancı cisimler yer alır. 

  • Amenore

    Amenore (adet görememe)  

    Adet görmeme sorunu toplumuzda pek çok kadının ortak sorunu. Söz konusu rahatsızlık hormonal olabileceği gibi, strese bağlı da ortaya çıkabilir. Kesin bir teşhisin konabilmesi için mutlaka bir uzmana başvurup gerekli testlerin yaptırılması gerekir. Kısaca amenore sorununu açıklamak gerekirse, adet görememek ikiye ayrılır.

    Primer ve sekonder amenore

    Bir kız çocuğu 14 yaşına geldiği halde göğüs ve tüylenme belirtiler henüz başlamamışsa ve adet görmemişse primer amenoreden söz edilir. Ancak göğüs gelişimi ve tüylenme başlamışsa primer amenore teşhisi koymak yaş sınırı 16’dır. Sekonder amenore ise daha önce adet görmüş bir kadının 3 ay süreyle adetlerinin kesilmesidir.

    Hipotalamus (beyinde talamusun altında bulunan ve üçüncü ventrikülün tabanını oluşturan önbeyin bölgesidir), hipofiz, over (yumurtalık) ve uterus (rahim) düzenli adet gören bir kadında tamamen normal çalışır. Beyinde bulunan hipotalamus ve hipofiz FSH ve LH hormonları aracılıyla yumurtalıkları uyarır. Bu sayede uyarılan yumurtalıklar östrojen ve progesteron hormonu salgılar. Östrojen ve progesteron hormonu da rahim iç tabakasını yani endometriyumu uyararak adet kanamalarının oluşmasını sağlar. Normal ve her ay düzenli bir adet kanamasının oluşması için bu organlar arasındaki ardışık mekanizma gereklidir. Mekanizma herhangi bir aşamada bozulduğunda adet görememe ya da adet düzensizliği oluşur. Ayrıca bu mekanizmaların dışında adet kanamasının olabilmesi için kanın akış yolunda (rahim ağzında, vajinada, kızlık zarında) herhangi bir nedenle tıkanıklık olmaması gerekir.

    Primer amenore nedenleri:

    – Hipotalamus ve hipofize ait patolojiler, tümörler

    – İmperfore Hymen (Kızlık zarında açıklık olmaması)

    – Turner sendromu

    – Yapısal gelişme gecikmesi

    – Galaktozemi

    – İmperfore himen (Kızlık zarında hiç açıklık olmaması)

    – Transvers vajinal septum (Vajinada perde olması)

    – Vajina, serviks (rahim ağzı) veya rahmin doğuştan gelişmemiş olması

    Sekonder amenore nedenleri:

    – Fizyolojik: Gebelik, korpus luteum kisti, süt verme, menopoz

    – Hipotalamus

    – Hipofiz aksının baskılanmasına bağlı

    – Doğum kontrol hapı alımı sonrası amenore

    – Stres, depresyon

    – Kilo kaybı, aşırı zayıflık, iyi beslenememe

    – Hipofiz hastalığı: Hipofizin ablasyonu (alınması), Sheehan sendromu,

    – Prolaktinoma (hiperprolaktinemi, süt hormonunun aşırı üretilmesi)

    – Kontrol edilmemiş endokrinopatiler: Diyabet, hipotiroidizm ve hipertiroidizm

    – Polikistik over hastalığı

    – Kemoterapi

    – Radyoterapi

    – Endometrial Ablasyon (ameliyatla rahim iç dokusunun alınması)

    – Rahim içi yapışıklık gelişmesi (Asherman sendromu)

    – İlaç tedavisi: Sistemik steroidler, danazol, GnRh Analogları

    – Prematür ovaryen yetmezlik, erken menopoz

    – Sarkoidoz

    – Hiperandrojenemi (Testesteron benzeri erkeklik hormonlarının artması)

    Amenore teşhisi:

    Teşhis koymak için kullanılan en önemli yöntemler FSH, LH, prolaktin, duruma göre troid hormonları, ultrasonografidir. Şayet beyin içerisinde bir patolojiden şüphelenilmişse CT veya MR incelemeleri gerekebilir. Bazı vakalarda ise HSG (histerosalpingografi), SİS (salin infüzyon sonografi) ya da histeroskopi ile rahim içerisinin gözlenmesi gerekebilir.

    Amenore tedavisi nasıl uygulanır:

    Gebelik sekonder amenorede en sık görülen nedenlerden biridir. Bundan dolayı öncelikle kadının hamile olup olmadığı araştırılmalı. Kadının hamile olmadığı durumlarda adet görememe nedenine uygun olan tedavi şekli uygulanır. Ancak öncelikle iyi beslenememe, aşırı zayıflık, stres, depresyon, aşırı egzersiz gibi neden varsa bu durumlar düzeltilmeli. Rahim (uterus), rahim ağzı (serviks) ya da vajen gibi organlarla ilgili bir anatomik bozukluk söz konusu ise tedavi bunu düzeltmeye yönelik ameliyat olarak belirlenir. Beyindeki hipofiz bezinde aşırı prolaktin hormonu (süt hormonu) üretimine neden olan bir tümör mevcutsa, tedavi tümörün boyutuna göre ilaç tedavisi veya ameliyat şeklinde yapılır. Yumurtlama bozukluğu (anovulasyon, polikistik over sendromu) gibi nedenlerden oluşan amenore durumlarında tedavi için östrojen ve progesteron hormonu içeren ilaçlar, doğum kontrol hapları kullanılır.